1) ‘Ne ilerleme kaydetmişiz ama! Orta Çağ’da olsak, beni kesin yakmışlardı; fakat şimdi yalnızca kitaplarımı yakmakla yetiniyorlar.’
2) ‘Yalnızlık ve karanlık beni değer verdiğim her şeyden mahrum bıraktılar’
3) ‘İnsanlar, güçlü bir fikri temsil ettikleri müddetçe güçlüdürler. Bu fikre karşı çıktıkları vakit ise, güçsüz duruma düşerler.’
4)‘O zamanlar sık sık kokain kullanırdım. Kokainin tedavi amaçlı kullanılmasını 1885 yılında ilk ben tavsiye ettim. Ve bu tavsiyemin hemen ardından çok ciddi suçlamalara maruz kaldım.’
5) ‘Mensuplarının büyük bir kısmını tatmin etme konusunda başarısız olan ve bu yüzden de onları isyana sürükleyen bir uygarlık, yok olmaya mahkumdur.’
6) ‘Dinler, kendilerini sevgi ve merhamet dini olarak tanımlasalar dahi, onlara inanmayan insanlara karşı sert ve acımasızdırlar.’
7) ‘Aşk ve iş beşeriyetimizin mihenk taşlarıdır.’
8) ‘Güzelliğine ne gözle görülür bir faydası ne de belirgin bir kültürel gerekliliği var; ama yine de uygarlık dediğimiz şey güzellik olmadan yapamıyor.’
9) ‘… doğrudur, benzerlikler hiçbir şeyde belirleyici olamaz; ancak insanı kendi evindeymiş gibi hissettirirler.’
10) ‘Nereye gidersem gideyim, benden önce bir şairin oraya gittiğini görüyorum.’
11) ‘Hayır, bizim bilimimiz yanılsama değildir. Ancak; bilimin bize veremeyeceği bir şeye başka bir yerden ulaşabileceğimizi zannetmek, işte bu büyük bir yanılsamadır.’
12) ‘Uygarlaşmış toplum, insanın insana duyduğu düşmanlık hislerinden dolayı, sürekli bir dağılma ve parçalanma tehdidi altındadır.’
13) ‘Genel benlik, içsel psikolojik benliğin koşullu bir yapısıdır.’
14) ‘Bir kimsenin, cinsel konularda sergilediği davranışlar, onun hayattaki diğer tüm davranış kalıplarının bir ön modelidir.’
15) ‘İnsanın kendine karşı tamamen dürüst olması iyi bir egzersizdir.’
16) ‘Silah korkusu, cinsel ve duygusal olgunlukta geri kalmışlığın bir göstergesidir.’
17) ‘Şairler, bilgi birikimi ve bilgi dağarcığı bakımından biz sıradan insanların efendisidir; çünkü onlar bilimin henüz ulaşamadığı derelerden kana kana su içen insanlardır.’
18) ‘Anatomi kaderdir.’
19) ‘Rüyalar bilinçdışına giden kraliyet yoludur.’
20) ‘Diğer insanlara karşı beslediği cinayet dürtüsünü kendi üzerine yöneltip intihar düşüncesine kapılmayan nevrotik kimse yoktur.’
21) ‘Bir nesneye duyulan aşk içgüdüsü, o nesneyi elde etmeye yetecek bir güç gerektirir ve eğer kişi o nesneyi kontrol edemeyeceğini hisseder veya ondan korkarsa, bu sefer ona karşı olumsuz tavırlar sergilemeye başlar.’
22) ‘İnsanlar, inandıkları şekilde yaşamadıklarına inanmazlar.’
23) ‘İnsan aslında çift katmanlı bir varoluş içindedir; bunlardan biri, kişinin amaçlarına hizmet eden varoluş; diğeri ise, kişinin bizzat kendi rızası aleyhinde çalıştığı veya kendi rızasını almadan hizmet etiği varoluştur.’
24) ‘İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.’
25) ‘İfade edilmemiş duygular asla ölmez; sadece diri diri gömülür ve sonradan korkunç şekillerde tezahür ederler.’
26) ‘Dini öğretilerin hepsi bir yanılsamadan ibarettir ve ispatlanmaları olanaksızdır. Hiç kimse bunları doğrudan kabul etmeye veya bunlara inanmaya zorlanamaz.’
27) ‘Gören gözleri ve duyan kulakları olan herkes şundan emin olabilir: Hiçbir fani, sır saklayamaz. Eğer birinin dudakları susuyorsa, parmak uçlarıyla gevezelik ediyor demektir. Onu ele veren ipuçları vücudundaki her bir gözenekten akar.’
28) ‘En az ahlak kadar ahlaksızlıkta dinde her zaman kendine yer bulmuştur.’
29) ‘İlham perileri bana gelmeyince, ben onlara gidiyorum.’
30) ‘Bence ayrımcılık yapmayan bir aşk, aşık olunan nesneye haksızlık ediyor ve bunun karşılığında da asli değerlerinden birini kaybediyor demektir. Ve şunu da belirtmek gerekir ki, her insan sevilmeyi hak etmiyor.’
31) ‘Unutulan düşünceler nereye gider?’
32)‘Bilimin meyveleri insanlara ne kadar kolay ulaşırsa, dini inancın çöküşü de o kadar yaygın olacaktır.’
33) ‘Yaratılış’ın planında “insanoğlu mutlu olacaktır” diye bir kaide yoktur.’
34) ‘Bireyin özgürlüğü, uygarlığın bizlere hediyesi değildir. Aksine, uygarlık diye bir şey henüz icat edilmemişken, bireyin özgürlüğü altın çağlarını yaşamaktaydı.’
35) ‘O kadar yapay ve uyduruk varlıklarız ki, olayın kekndisinden çok az zevk alıyor olmamıza rağmen, içinde barındırdığı zıtlıklardan fevkalade haz duyuyoruz.’
36) ‘İnsan, kompekslerini ortadan kaldırabilmek için kendini hırpalamaktansa, onlarla yaşamayı öğrenmeli; çünkü bu kompleksler onun hal ve hareketlerine yön veren gayet meşru güçlerdir.’
37) ‘Çiçekleri seyretmek insana huzur verir; çünkü onların ne duyguları ne de çelişkileri vardır.’
38) ‘Erdemli insanlar, kötü insanların gerçek hayatta yaptıklarını kendi hayal dünyalarında yaşamakla yetinen kimselerdir.’
39) ‘Pek önemli olmayan konularda karar verirken, olası tüm artı ve eksileri hesaba katmayı her zaman faydalı bulmuşumdur. Ancak, meslek veya eş seçimi gibi hayati meseleler söz konusu olduğunda, alınan kararların içimizden bir yerden, bilinçdışından geldiğini düşünüyorum. Hayatta bu türden önemli kararlar alırken bizi yönlendiren güç, bence insan olma doğamızın gerektirdiği en derin ihtiyaçlardır.’
40) ‘Aşkım benim için değerlidir. Hatta o kadar değerlidir ki, sevdiğim kişide kendimi görmedikçe ondan vazgeçmeyeceğim.’
41) ‘Hasret ve yoksunluğa bürünmüş olan aşk, kişinin kendine olan saygısını azaltır.’
42) ‘Silah korkusu, cinsel ve duygusal olgunlukta geri kalmışlığın bir göstergesidir.’
43) “Din, içinde bulunduğumuz duyular dünyasının, bir takım biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlar neticesinde kendi içimizde yarattığımız arzular dünyası aracılığıyla kontrol altına alınması yolunda gösterilen bir çabadır. Ancak; din, bu nihai amacına hiç bir zaman ulaşamaz. Dinin öğretilerinde, ortaya çıktıkları zamana ait, insan ırkının henüz kör bir cahil olduğu çocukluk günlerinden izler vardır. Dinin verdiği teselli ve avuntular hiç bir şekilde güvenilmeyi hak etmez. Tecrübelerimiz, dünyanın bir çocuk yuvası olmadığını öğretir bize. Dinin sırtını vermeye çalıştığı ahlaki buyruklar, din dışında başka dayanaklar gerektirir; çünkü insan toplulukları bir takım ahlak kuralları olmadan yapamaz ve itaatkarlığı dini inançla ahlaki kurallara bağlamak tehlikelidir. Dinin insanın evrim sürecinde ki yerini tespit etmeye çalışan biri görecektir ki, din o kadar uzun soluklu bir edinim değildir ve bu edinim, uygarlaşmış bireyin çocukluktan olgunluğa geçerken yaşamak zorunda kaldığı nevrozlarla paraleldir.’
44) ‘Bir insanın bilinçdışı yaşamı, bilinç düzeyinden geçmeksizin, başka birinin bilinçdışı yaşamıyla etkileşime geçebilir.’
45) ‘Entelektüel uğraş ile alakalı şöyle bir gerçek var: Düşünce alanında alınan büyük kararlar, bir döneme damgasını vuran büyük buluşlar ve ciddi sorunlara getirilen etkili çözümler ancak tek başına çalışan, münzevi kişilere nasip olmuştur.’
46) ‘Muhafazakarlık, hızla değişen koşullara uyum sağlamak istemeyen tembel zihinler için her zaman hoş karşılanan bir mazerettir.’
47) ‘Tüm kalbimle şuna inanmaktan kendini alamıyorum: Bir kaç istisna dışında, sevgili insan kardeşlerim beş para etmez, değersiz varlıklardır’
48) ‘Seven insan kibrini kırar, alçakgönüllü olur. Seven insan, narsistliğin bir parçasını, tabiri caizse, sevdiğine rehin olarak bırakır.’
49) ‘Din, gerçekliğin reddedilmesinin yanı sıra, aynı zamanda arzu edilen bir yanılsamalar sistemidir. Ve böyle bir şeye de ancak mutluluk dolu bir sanrısal karışıklık halinde rastlanabilir. Dinin on birinci emri de şudur: “Sorgulamayacaksın.”
50) ‘Din bir yanılsamadır ve gücünü içgüdüsel arzularımızla arasındaki muhteşem uyumdan alır.’
51) ‘Tüm rüyaların ortak yönleri vardır. Nitekim hepsi, gün içinde alevlenen fakat gerçekleştirilemeyen arzuların biz uyurken tatmin edilmesinden ibarettir. Rüyalar, arzuların en basit ve açık şekilde gerçekleştirilmesidir.’
52) ‘İnsanoğlu adeta prostetik bir Tanrı’ya dönüşmüş durumda.’
53) ‘Suçluların büyük bir kısmında, bilhassa da genç olanlarda, çok güçlü bir suçluluk duygusu vardır. Ve bu suçluluk duygusu, suçun işlenmesinden çok daha önce kişide mevcuttur. Dolayısıyla, bu duygu suçun işlenmesinin bir sonucu değil, aksine onu motive eden şeydir. Bu durumda, kişinin suç işleyerek yaptığı şey aslında içindeki bu bilinçdışı suçluluk duygusunu gerçek ve dolaysız bir nesneye bağlayarak bir nebze de olsa rahatlayabilme çabasıdır.’
54) ‘Her ne kadar kulağa pek hoş gelmese ve mantığa aykırıymış gibi görünse de, şunu ifade etmemiz gerekir: Hem aşık olup hem kendini gerçekten özgür ve mutlu hisseden bir kimse, kadınlara gösterdiği saygının üstesinden gelmiş ve annesi veya kız kardeşiyle ensest bir ilişkiye girme fikrini yavaş yavaş kabullenmeye başlamış demektir.’
55) ‘Kendi kendimizez diyoruz ki, eğer tüm evreni yaratan ve onu bizler için bir bir çeşit nimetle donatan bir Tanrı olsaydı ve ahiret denen yer de gerçek olsalydı, ne güzel olurdu. Halbuki tüm bunların gerçekte var olmadığı ve sadece masum birer dilekten ibaret oldukları çok açıktır. Ve eğer bizim zavallı birer cahil olan atalarımız tüm bu çetrefilli kozmik soruların cevabını bulmuş olsalardı, işte o zaman çok daha güzel olacaktır.’
56) ‘”Erkekler, sevilmeyi istemeyen kaba varlıklardır” veya “erkekler bir saldırıya uğradığında yapacakları şey en fazla kendilerini savunmaktır,” gibi düşünceler, her ne kadar doğruluğu insanlar tarafından kabul edilmese de, az çok gerçeklik payı olan düşüncelerdir. Ancak, şunu da belirtmeliyiz ki, erkeklerin içgüdüsel donanımları arasında saldırganlıkta çok önemli bir yere sahiptir.’
57) ‘Mutlu olma ihtimalimiz bünyemiz tarafından zaten sınırlandırılmıştır. Mutsuzluğu tecrübe etmek ise, mutluluğa nazaran daha kolaydır. İnsan, üç farklı yönden gelen acı çekme tehditleriyle karşı karşıyadır. Bunlardan biri, bizzat kendi bedenimizden kaynaklanan ve bir süre sonra yok olup gitmeye mahkum olan ve uyarıcı birer işaret olarak ağrı ve endişe olmadan yapamayan acılar; diğeri, dış dünyadan kaynaklanan ve bunaltıcı ve acımasız yıkımlarla daha da hiddetlenen acılar; sonuncusu ise diğer insanlarla aramızdaki ilişkilerden kaynaklanan acılardır. İşte bu sonuncusundan kaynaklananlar, diğerlerine nazaran muhtemelenn en ıstıraplı acılardır.’