EMPEDOKLES
“Doğa”
Ey Pausanias, dinle sen şimdi, bilge Ankhitesin oğlu!
Dardır vücuda serpilmiş kavrayışı duyu yolları
Boş pek çok şey sokulup içeri körletir düşünceleri
Yaşarken az bir şey görüp dünya yaşamından insanlar
Uçup gidiyorlar tez ölümlü zavallılar, duman gibi
Neye rastlamışsa her biri oradan oraya dolaşırken
Bir buna inanır, övünür, bütünü buldum sanır
İşte böyle ne gördükleri var insanların bunları ne duydukları
Ne de akılla kavradıkları. Fakat sen şimdi böyle sessizce
Hazır ol öğrenmeye ölümlü aklının erişebildiği kadarı
Fakat, ey tanrılar, koruyup dilimi bunların deliliğinden
Dinli ağızlarından akıtın artık kaynağı
Ve sana, ey hep anılan Muse, ey ak kollu kız, yalvarırım
Anlat kısa ömürlülerin işitmesi yasak olmayanları
Getir dinlilik ülkesinden kolay sürülür şiir arabasını!
Zorlamayacaklar seni şeref ve ün çiçekleri
Ölümlülerin verdikleri, farz olandan çoğunu anlatmaya
Küstahlıkla, sonra da bilgelik tahtına kurulmaya
Haydi bak her “kavrayıcıyla”, her-şey nasıl apaçık
İnanma sakın hiçbir şekilde göze daha çok kulağından
Yahut uğuldayan kulağa dilinin duygularından
Kısma hiç öteki organlardan birine güvenini
Tanıma yolu olarak, tam her şey nasıl apaçık
Kötülerin adetidir hep kuvvetlilere inanmak
Muse’mizin nasıl sağlam düşünceler verdiğini
Tanı yüreğinde süzerek sözlerini!
Susup yürekte saklamak gerek fakat benim öğrettiklerimi
Söyleyeceğim şimdi sana en baştaki öğeleri
Şimdi gördüğümüz bütün şeylerin meydana çıktıkları:
Toprak ile bol dalgalı deniz, nemli hava
Titan aither (hava), çepçevre saran bütün çemberi
Dört kökünü dinle sen önce bütün şeylerin:
Parlayan Zeus, hayat veren Hera, Hades, Nestis (su perisi)
Gözyaşlarıyla besleyen dünya kaynaklarını
Başka bir şey söyleyeceğim sana: doğmazlar hiçbiri
Ölümlü nesnelerin, yok korkunç ölüm sonu da
Karışımdır yalnız ve karışmışların değişilmesi
Var-olan, “doğuş” insanların verdiği addır buna
Bu öğeler insanda karışıp ışığa kavuşurlarsa
Yahut vahşi hayvanlar soyunda, yahut da bitkilerde
Yahut kuşlarda -o zaman “doğmak” diyorlar
Uğursuz ölüm kaderi, bunlar ayrılınca da
Doğru değil söylenen, adete göre böyle dedim ben de
Ölüme öc-alıcısı diyorlar hatta günahın
Budalalar, uzağa-varır değil düşünceleri
“Meydana geldiğini” sanıyorlar önce “varolmayanın”
Yahut öldüğünü birşeyin ve yok olduğunu büsbütün
Bilge bir kişi bunu yüreğinde söylemez:
İnsanların ancak yaşadıkları -yaşama dedikleri şey sürece-
Var olduklarını ve onlarda iyi ve kötü şeyler bulunduğunu
Öğelerin birleşmesiyle meydana gelmeden önce
Ve ayrıldıktan sonra hiç-bir-şey olmadıklarını
Var olmayandan meydana gelme olamaz asla
Yapılmamış ve işitilmemiş varolanın yok olması;
Nereye konulmuşsa orada olacaktır daima
Ne boş ne de taşmış bir şey var evren-bütününde
Boş değil evren-bütününde hiç-bir-şey; nereden eklenecek bir-şey?
Nasıl idiyse önce öyle olacak, sanırım
Bu ikisinden boş kalmayacak uçsuz zaman
Çift şey diyeceğim: gah tek bir bütün doğar
Çok şeylerden, gah da çok şeyler biter “bir” den ayrılıp
İkilidir ölümlü şeylerin doğuşu, ikili yok oluşu
Birini bütün nesnelerin toplanması doğurur ve yok eder
Ötekiyse dağılınca onlar yetişmişken uçup gider
Ve bunlar değişir dururlar hiç kesilmeden
Gah sevgiyle toplanır bir olur bütün şeyler
Gah da ayrılırlar yine tek tek nefretin kiniyle
Nasıl çoklardan bir tek biliyorsa bitip yetişmesini
Ve yine bir tek ayrılınca nasıl çoklar çıkıyorlarsa
Öylece doğmaktadırlar ve sürekli değil onlar için yaşama
Nasıl değişir dururlarsa hiç kesilmeden
Öylece hareketsiz kalırlar çevre içinde daima
Dinle şimdi sözlerimi; öğrenme çoğaltır aklı çünkü
Önce de dediğim gibi, sözlerimin hedefini gösterirken
Çift şey diyeceğim: gerek tek bir bütün doğar
Çok şeylerden, gerekse çok şeyler biter “bir” den ayrılıp:
Ateş, su, toprak ve uçsuz yüksekliği havanın
Uğursuz nefret, onlardan ayrı, ağırlıkça-bir her yanda
Ve sevgi aralarında, eşit olan ence boyca
Buna sen aklınla bak, oturma şaşkın şaşkın bakınıp!
Sevgi doğuştandır deniyor insan organlarında
Onunla beslenir sevişme arzuları, eş olurlar birbirine
Haz ve sevinçtir verdikleri ad buna hem de Afrodite
Onun bunlar içinde dolaştığını çıkmadı bilen bir kimse
Ölümlüler içinde. Kulak ver sen yanıltmaz sözün gidişine
Bunların eşittir hepsi, doğuşça, aynı-yaşta
Ayrıdır fakat her birinin görevi, huyu da başka
Hükmederler sırayla dolaşıp dönerken zaman.
Ne bir şey eklenir bunlara ne de diner kesilir.
Yok olsalardı tamamiyle zira, artık varolamazlardı
Ne çoğaltacaktı bu bütünü? Hem de nereden gelip?
Nasıl yok olabilirdi, bunlardan boş bir şey yokken?
Olamaz, bunlardır bir varolan, gerçek birbiri içinden
Bu bu, bir o gelir meydana ve arasız benzeyenler daima
Göze çarpıyor bu insan organlarının yığınında
Gerek sevgiyle toplanıp bir oluyorlar bütün bölümleri
Vücudumuzun, erişti mi yükseğe çiçeklenen hayat;
Gerek yine bölünerek kavganın kara kuvvetleriyle
Dolaşır herbiri ayrı ayrı yaşam kıyılarında
Böyledir tıpkıyla çalılarda ve suyla evli balıklarda
Dağda yatan-yırtıcılarda, kanatla kayan kuşlarda
Fakat haydi, bak önceki sözlerimin şu tanığına
Öncekilerde eksik var mı şekilde diye:
Güneşe, parlak görünen, sıcak olan iyiden iyiye
Terleten sıcak ve parıltı ile yıkanan bölümlere
Yağmura, her şeyde karanlık ve dondurucu olan
Topraktan akıp gelir durak onlarla sağlam şeyler de
Kinde bütün şeyler çeşitli kılıkta ve ayrı ayrı olur
Toplanırlar fakat sevgide, özlerler birbirini
Bunlardan zira bütün önce ve şimdi olanlar, olacaklar
Yetiştiler, ağaçlar, erkeklerle kadınlar
Yırtıcılar, kuşlar ve suyla-beslenen balıklar
Ve uzun ömürlü tanrılar da , en üstün şerefte
Bunlardır zira var olan, geçerek birbiri içinden
Çeşitli şeyler gelir meydana: karışım değiştirir bu kadar şeyi
Nasıl ressamlar adak levhacıkları renk renk boyarlarsa,
Sanattan iyice anlayan akıllı kişiler-
Yakalayıp çeşitli renklerdeki boyaları
Uyumla birleştirirler, bundan çok, ondan az alıp
Bunlardan da bütün şeylere benzer şekiller yaparlar
Ağaçlar yaratırlar, erkeklerle kadınlar
Yırtıcılar, kuşlar ve suyla beslenen balıklar
Ve uzun ömürlü tanrılar da, en üstün şerefte
Böylece kandırmasın aklını aldatış, olduğuna başka yerde
Bütün -sayısız- ortada olan ölümlü şeylerin kaynağının
Yalnız iyice bil bunu, hatırla tanrı sözü duyduğunu
Yakışmaz bana tepeleri tepelere kavuşturup da
Sözlerin bir tek yolunu sonuna vardırmamak
Dizelerin tekrarlanmasının nedeni
İki kere söylemek de güzeldir gerekeni
(KOZMOS)
O zaman ne güneşin hızlı organları ayırt edilir
Ne de toprağın kıllı kuvveti, ne de deniz
Böylece uygarlığın sağlam sığınağında saklı duruyor
Küre şeklindeki Sphairos (sevgi), çevredeki yalnızlığa sevinerek.
Ne ayıklanma ne de yakışıksız kavga vardı organlarda
Fakat nefret iyiden iyiye gelişip de Sphairos’un organlarında
Saygınlığı yükselince, sırayla onlara (sevgiyle nefrete)
Sağlam yeminle gösterilen zamanın tamamlanışıyla
Bozuldu uygarlığın durgunluğu, doğdu hareket
Sarsıldı çünkü, sırayla bütün organları Tanrının
O zaman meydana gelenler arasında olanlar
Sivri oklu Gün-tanrı ile yumuşak parıltılı Ay-tanrıça
(GÜNEŞ TUTULMASI)
Ay örttü onun ışınlarını,
Güneş geçip giderken, kararttı yeryüzünün
Parlak gözlü ayın genişliği kadar bir yerini
Bağlı kalıyor bütün bunlar kendi parçalarıyla
Kızgın güneş, toprak, gök ve deniz
Fakat bu parçalar dağınık dolaşmaktalar bu dünyada
Tıpkı böyle karışıma uygun ne varsa
Birbirine benzer ve sevgiye bağlıdırlar
Düşmandır en çok, birbirinden en uzak olanlar
Doğuşça, karışımca ve kalıplanmış şekillerce
Hiç alışmamış birleşmeye ve pek somurtkan
Nefretin öğütleriyle, onların doğuşuna düşman olan
Bir çok yaratıklar doğdu iki yüzlü ve iki göğüslü
Önü insan inek-doğuşlular, başkaları çıktı yine
İnsan yaratılışlı, öküz başlı karışmışları erlerin burda
Kadın yaratılışlı orda, donatılmış gölgeli ayıp yer ile
Haydi şimdi, nasıl erkeklerle pek zavallı kadınların
Geceli filizlerin ayrılan ateş kavuşturdu ışığa
Bunu dinle! Bilgisiz ve hedefsiz bu söz zira
Kaba yığınlı şekiller çıktılar önce topraktan
Her ikisinden, sudan sıcaktan, hissesi olan
Yolladı bunları benzerine varmak isteyen ateş yukarı
Henüz kendisinde ne organların sevimli kılığı görünenleri
Ne de ses yahut insandaki gibi ayıp yerleri
Nasıl uzun ağaçlar ve deniz içre balıklar ortaya çıktılar
Sevgi tanrıça şarkısız soyunu güderek bol-tohumlu balıkların
Aynı şey saçlarla yapraklar, sık tüyleri kuşların
Ve pullar, üzerine biten kuvvetli organların.
Böylece yumurtlarlar yüksek zeytin ağaçları önce…
Böyledir ağır sırtlı deniz yurtuların kabukları da
Deniz minaresi ile taş derili kaplumbağaların
Göreceksin yerleştiğini burda toprağın derinin en dışına
……………………………………………….Kirpide ise
Sırtı örter diken diken olmuş sivri-oklu yeleler
(KEMİĞİN, KANIN VE ETİN YAPISI)
Toprak da sevinçle güzel göğüslü potalar içinde
Su hatununun parıltısından sekiz bölümden ikisini pey aldı
Dört de Ateş-tanrıdan. Parlak kemikler oldu bunlar
Uygarlık kolasıyla uydurulunca birbirine tanrılık işler
Toprak da eş ölçüde buluştu en çok şunlarla:
Ateş-tanrıyla, yağmurla ve pırıl pırıl aither’le
Sevgi hatununun hedefe vardıran limanlarında demirleyerek
Ya biraz daha çok, yahut da daha da büyük çoğunlukta;
Kan ile et cinsleri doğdu bunlardan
(GÖZÜN YAPISI)
Nasıl bir ışık hazırlarsa dışarı çıkmayı düşünen
Kış gecesinde, bir parıltı, yanan ateşten gelen
Bütün rüzgarlardan koruyacak bir fener yakarak;
Bütün fener esen yellerin soluğunu dağıtır
Işık ise dışarı fırlar, çok daha ince olduğundan
Yol boyunu aydınlatır yorulmaz ışınlarıyla-
Öylece gizlendi vaktiyle deriler ve ince örtüler içine
Kapatılan eski-sonsuz ışık yuvarlak gözbebeğinde
Bu zarlar tanrı işi oyuklarla delinmişlerdi baştan başa
Tutuyorlardı bunlar çepeçevre akan suyun derinliğini
Bırakıyorlardı dışa ateşi, çok daha ince olduğundan
(DERİYLE SOLUKLANIŞ)
Böylece soluk alır verir bütün nesneler: hepsinde kanı az
Et borucuklar yayılmışlardır vücudun üst yüzüne;
Bunların ağızlarında derinin en üstü her yerde
Delinmiştir sık çizgilerle; öyle ki kan içerde kalır
Fakat kanallar içinde havaya yol açıktır
Çekilince seyrek olan kan oradan delice kabararak
Saldırır gürültüyle hava, kan geri sıçrayınca da
Çıkar dışarı yeniden hava, tıpkı bir kızın
Parlak bakırdan sifon ile oynayışı gibi:
Aletin boynundaki ağzı biçimli eliyle dayalı tutup da
Daldırınca yumuşak yapısına suyun
Islaklık giremez içine kabın, ağırlığı havanın
Yüklenip içerden sık deliklere engel olur bu işe
Kız kaldırıp elini bıraktı mı sıkışan hava akımını
Çekilen hava kadar su atar içeri adımını
Tıpkı bunun gibi su kaplarsa bakırın derinliğini
Ağızla boyun kapalıyken insan derisiyle
Girmek ister hava dışardan içeriye-hükmedip üst kısma
Durdurur suyu guruldayan süzgecin kapılarında
Kız elini çekince bu yol yeniden, öncekinin tam tersine
Saldırıp giren hava kadar su alttan dışarı kaçar
Tıpkı bunun gibi seyrek kan organları dolaşırken
Akıp çekince içeriye, dönerek geriye
Delice kabarır gelir hava akımı hemen ardından
Aynı miktar hava dışarı çıkar geri sıçrayınca da kan
(BÜYÜME)
Çoğalır toprak kendi şeklini, aither de aither’i
Su suyu çoğaltır ateş de ateşi
(DUYUSAL ALGILAR)
Toprağımızla toprağı görüyoruz zira, suyumuzla suyu
Hava ile de tanrıca havayı, ateşle yok edici ateşi
Sevgiyi de sevgiyle, somurtkan nefretle de nefreti
Tanrı hepsinden akıntılar olduğunu bütün yetişenlerin
Tatlı tatlıyı kavrar, acı acıya saldırır
Ekşi ekşiye biner, ateşli ateşliyi sürer
(DÜŞÜNME VE DUYMA)
Bunlardan kurulmuştur zira her şey uygunca
Ve bunlarla düşünürler, kederlenir ve sevinirler
Böylece rastlantının dileğiyle bilinçli oldu bütün varlıklar
Beslenmiştir yürek karşı sıçrayan kanın dalgalarında
Burasıdır insanların akıl dediklerinin en çok bulunduğu
Yüreği dolaşan kandır zira düşünce insanlarda
Bulunan şeye göre artar aklı insanların
(BİTİM)
Gömerek öğretileri sağlam yüreğinin derinliğine
Güler yüzle saf düşüncelerle gözetirsen
Bütün bunlar ömrün boyunca ayrılmazlar senden
Çok şey de kazanırsın bunlardan başka, büyürler zira
Kendiliğinden kök salıp her huya, her yaratılışa göre
Fakat sen arzulayacaksan bir sürü değersiz nesneleri
İnsanlarda bulunan, körleten düşünceleri
İnsan, zamanın dönüşüyle hemen bırakırlar seni
Özlerler kendi öz soylarına dönmeyi.
Zira her şeyin, bunu bil, var bilinçte düşünüşte payı
Öğretiye karşı bağlılık gösterirsen ilerde daha yüksek şeyler öğreneceksin
Ne kadar deva varsa dertlere ve kocamaya karşı
Öğreneceksin, yalnız senin için yapacağım zira bunları
Dindireceksin de yorulmaz yellerin gücünü
Saldırınca toprağa alt üst eden soluğuyla tarlaları;
Yine, istersen, yeller getireceksin karşılamak için zararı
Kara sağanağı uygun kuraklık yapacaksın insanlara
Çevireceksin yaz kuraklığını da
Ağaçlar-besleyen akımlara, aitherden gelen;
Getireceksin Hades’den gücünü ölmüş insanın