1. Anasayfa
  2. Antik Yunan Kitaplığı

Empedokles-Doğa Kitabı

Empedokles-Doğa Kitabı

EMPEDOKLES 
“Doğa”

Ey Pausanias, dinle sen şimdi, bilge Ankhitesin oğlu!

 

Dardır vücuda serpilmiş kavrayışı duyu yolları

Boş pek çok şey sokulup içeri körletir düşünceleri

Yaşarken az bir şey görüp dünya yaşamından insanlar

Uçup gidiyorlar tez ölümlü zavallılar, duman gibi

Neye rastlamışsa her biri oradan oraya dolaşırken

Bir buna inanır, övünür, bütünü buldum sanır

İşte böyle ne gördükleri var insanların bunları ne duydukları

Ne de akılla kavradıkları. Fakat sen şimdi böyle sessizce

Hazır ol öğrenmeye ölümlü aklının erişebildiği kadarı

 

Fakat, ey tanrılar, koruyup dilimi bunların deliliğinden

Dinli ağızlarından akıtın artık kaynağı

Ve sana, ey hep anılan Muse, ey ak kollu kız, yalvarırım

Anlat kısa ömürlülerin işitmesi yasak olmayanları

Getir dinlilik ülkesinden kolay sürülür şiir arabasını!

Zorlamayacaklar seni şeref ve ün çiçekleri

Ölümlülerin verdikleri, farz olandan çoğunu anlatmaya

Küstahlıkla, sonra da bilgelik tahtına kurulmaya

Haydi bak her “kavrayıcıyla”, her-şey nasıl apaçık

İnanma sakın hiçbir şekilde göze daha çok kulağından

Yahut uğuldayan kulağa dilinin duygularından

Kısma hiç öteki organlardan birine güvenini

Tanıma yolu olarak, tam her şey nasıl apaçık

 

Kötülerin adetidir hep kuvvetlilere inanmak

Muse’mizin nasıl sağlam düşünceler verdiğini

Tanı yüreğinde süzerek sözlerini!

Susup yürekte saklamak gerek fakat benim öğrettiklerimi

 

Söyleyeceğim şimdi sana en baştaki öğeleri

Şimdi gördüğümüz bütün şeylerin meydana çıktıkları:

Toprak ile bol dalgalı deniz, nemli hava

Titan aither (hava), çepçevre saran bütün çemberi

 

Dört kökünü dinle sen önce bütün şeylerin:

Parlayan Zeus, hayat veren Hera, Hades, Nestis (su perisi)

Gözyaşlarıyla besleyen dünya kaynaklarını

 

Başka bir şey söyleyeceğim sana: doğmazlar hiçbiri

Ölümlü nesnelerin, yok korkunç ölüm sonu da

Karışımdır yalnız ve karışmışların değişilmesi

Var-olan, “doğuş” insanların verdiği addır buna

 

Bu öğeler insanda karışıp ışığa kavuşurlarsa

Yahut vahşi hayvanlar soyunda, yahut da bitkilerde

Yahut kuşlarda -o zaman “doğmak” diyorlar

Uğursuz ölüm kaderi, bunlar ayrılınca da

Doğru değil söylenen, adete göre böyle dedim ben de

 

Ölüme öc-alıcısı diyorlar hatta günahın

Budalalar, uzağa-varır değil düşünceleri

“Meydana geldiğini” sanıyorlar önce “varolmayanın”

Yahut öldüğünü birşeyin ve yok olduğunu büsbütün

 

Bilge bir kişi bunu yüreğinde söylemez:

İnsanların ancak yaşadıkları -yaşama dedikleri şey sürece-

Var olduklarını ve onlarda iyi ve kötü şeyler bulunduğunu

Öğelerin birleşmesiyle meydana gelmeden önce

Ve ayrıldıktan sonra hiç-bir-şey olmadıklarını

 

Var olmayandan meydana gelme olamaz asla

Yapılmamış ve işitilmemiş varolanın yok olması;

Nereye konulmuşsa orada olacaktır daima

 

Ne boş ne de taşmış bir şey var evren-bütününde

Boş değil evren-bütününde hiç-bir-şey; nereden eklenecek bir-şey?

 

Nasıl idiyse önce öyle olacak, sanırım

Bu ikisinden boş kalmayacak uçsuz zaman

 

Çift şey diyeceğim: gah tek bir bütün doğar

Çok şeylerden, gah da çok şeyler biter “bir” den ayrılıp

İkilidir ölümlü şeylerin doğuşu, ikili yok oluşu

Birini bütün nesnelerin toplanması doğurur ve yok eder

Ötekiyse dağılınca onlar yetişmişken uçup gider

Ve bunlar değişir dururlar hiç kesilmeden

Gah sevgiyle toplanır bir olur bütün şeyler

Gah da ayrılırlar yine tek tek nefretin kiniyle

Nasıl çoklardan bir tek biliyorsa bitip yetişmesini

Ve yine bir tek ayrılınca nasıl çoklar çıkıyorlarsa

Öylece doğmaktadırlar ve sürekli değil onlar için yaşama

 

Nasıl değişir dururlarsa hiç kesilmeden

Öylece hareketsiz kalırlar çevre içinde daima

Dinle şimdi sözlerimi; öğrenme çoğaltır aklı çünkü

Önce de dediğim gibi, sözlerimin hedefini gösterirken

Çift şey diyeceğim: gerek tek bir bütün doğar

Çok şeylerden, gerekse çok şeyler biter “bir” den ayrılıp:

Ateş, su, toprak ve uçsuz yüksekliği havanın

Uğursuz nefret, onlardan ayrı, ağırlıkça-bir her yanda

Ve sevgi aralarında, eşit olan ence boyca

Buna sen aklınla bak, oturma şaşkın şaşkın bakınıp!

Sevgi doğuştandır deniyor insan organlarında

Onunla beslenir sevişme arzuları, eş olurlar birbirine

Haz ve sevinçtir verdikleri ad buna hem de Afrodite

Onun bunlar içinde dolaştığını çıkmadı bilen bir kimse

Ölümlüler içinde. Kulak ver sen yanıltmaz sözün gidişine

 

Bunların eşittir hepsi, doğuşça, aynı-yaşta

Ayrıdır fakat her birinin görevi, huyu da başka

Hükmederler sırayla dolaşıp dönerken zaman.

Ne bir şey eklenir bunlara ne de diner kesilir.

Yok olsalardı tamamiyle zira, artık varolamazlardı

Ne çoğaltacaktı bu bütünü? Hem de nereden gelip?

Nasıl yok olabilirdi, bunlardan boş bir şey yokken?

Olamaz, bunlardır bir varolan, gerçek birbiri içinden

Bu bu, bir o gelir meydana ve arasız benzeyenler daima

 

Göze çarpıyor bu insan organlarının yığınında

Gerek sevgiyle toplanıp bir oluyorlar bütün bölümleri

Vücudumuzun, erişti mi yükseğe çiçeklenen hayat;

Gerek yine bölünerek kavganın kara kuvvetleriyle

Dolaşır herbiri ayrı ayrı yaşam kıyılarında

Böyledir tıpkıyla çalılarda ve suyla evli balıklarda

Dağda yatan-yırtıcılarda, kanatla kayan kuşlarda

 

Fakat haydi, bak önceki sözlerimin şu tanığına

Öncekilerde eksik var mı şekilde diye:

Güneşe, parlak görünen, sıcak olan iyiden iyiye

Terleten sıcak ve parıltı ile yıkanan bölümlere

Yağmura, her şeyde karanlık ve dondurucu olan

Topraktan akıp gelir durak onlarla sağlam şeyler de

Kinde bütün şeyler çeşitli kılıkta ve ayrı ayrı olur

Toplanırlar fakat sevgide, özlerler birbirini

Bunlardan zira bütün önce ve şimdi olanlar, olacaklar

Yetiştiler, ağaçlar, erkeklerle kadınlar

Yırtıcılar, kuşlar ve suyla-beslenen balıklar

Ve uzun ömürlü tanrılar da , en üstün şerefte

Bunlardır zira var olan, geçerek birbiri içinden

Çeşitli şeyler gelir meydana: karışım değiştirir bu kadar şeyi

 

Nasıl ressamlar adak levhacıkları renk renk boyarlarsa,

Sanattan iyice anlayan akıllı kişiler-

Yakalayıp çeşitli renklerdeki boyaları

Uyumla birleştirirler, bundan çok, ondan az alıp

Bunlardan da bütün şeylere benzer şekiller yaparlar

Ağaçlar yaratırlar, erkeklerle kadınlar

Yırtıcılar, kuşlar ve suyla beslenen balıklar

Ve uzun ömürlü tanrılar da, en üstün şerefte

Böylece kandırmasın aklını aldatış, olduğuna başka yerde

Bütün -sayısız- ortada olan ölümlü şeylerin kaynağının

Yalnız iyice bil bunu, hatırla tanrı sözü duyduğunu

 

Yakışmaz bana tepeleri tepelere kavuşturup da

Sözlerin bir tek yolunu sonuna vardırmamak

Dizelerin tekrarlanmasının nedeni

İki kere söylemek de güzeldir gerekeni

 

(KOZMOS)

O zaman ne güneşin hızlı organları ayırt edilir

Ne de toprağın kıllı kuvveti, ne de deniz

Böylece uygarlığın sağlam sığınağında saklı duruyor

Küre şeklindeki Sphairos (sevgi), çevredeki yalnızlığa sevinerek.

Ne ayıklanma ne de yakışıksız kavga vardı organlarda

Fakat nefret iyiden iyiye gelişip de Sphairos’un organlarında

Saygınlığı yükselince, sırayla onlara (sevgiyle nefrete)

Sağlam yeminle gösterilen zamanın tamamlanışıyla

Bozuldu uygarlığın durgunluğu, doğdu hareket

Sarsıldı çünkü, sırayla bütün organları Tanrının

O zaman meydana gelenler arasında olanlar

Sivri oklu Gün-tanrı ile yumuşak parıltılı Ay-tanrıça

 

(GÜNEŞ TUTULMASI)

Ay örttü onun ışınlarını,

Güneş geçip giderken, kararttı yeryüzünün

Parlak gözlü ayın genişliği kadar bir yerini

 

Bağlı kalıyor bütün bunlar kendi parçalarıyla

Kızgın güneş, toprak, gök ve deniz

Fakat bu parçalar dağınık dolaşmaktalar bu dünyada

Tıpkı böyle karışıma uygun ne varsa

Birbirine benzer ve sevgiye bağlıdırlar

Düşmandır en çok, birbirinden en uzak olanlar

Doğuşça, karışımca ve kalıplanmış şekillerce

Hiç alışmamış birleşmeye ve pek somurtkan

Nefretin öğütleriyle, onların doğuşuna düşman olan

 

Bir çok yaratıklar doğdu iki yüzlü ve iki göğüslü

Önü insan inek-doğuşlular, başkaları çıktı yine

İnsan yaratılışlı, öküz başlı karışmışları erlerin burda

Kadın yaratılışlı orda, donatılmış gölgeli ayıp yer ile

 

Haydi şimdi, nasıl erkeklerle pek zavallı kadınların

Geceli filizlerin ayrılan ateş kavuşturdu ışığa

Bunu dinle! Bilgisiz ve hedefsiz bu söz zira

Kaba yığınlı şekiller çıktılar önce topraktan

Her ikisinden, sudan sıcaktan, hissesi olan

Yolladı bunları benzerine varmak isteyen ateş yukarı

Henüz kendisinde ne organların sevimli kılığı görünenleri

Ne de ses yahut insandaki gibi ayıp yerleri

Nasıl uzun ağaçlar ve deniz içre balıklar ortaya çıktılar

Sevgi tanrıça şarkısız soyunu güderek bol-tohumlu balıkların

Aynı şey saçlarla yapraklar, sık tüyleri kuşların

Ve pullar, üzerine biten kuvvetli organların.

Böylece yumurtlarlar yüksek zeytin ağaçları önce…

 

Böyledir ağır sırtlı deniz yurtuların kabukları da

Deniz minaresi ile taş derili kaplumbağaların

Göreceksin yerleştiğini burda toprağın derinin en dışına

……………………………………………….Kirpide ise

Sırtı örter diken diken olmuş sivri-oklu yeleler

 

(KEMİĞİN, KANIN VE ETİN YAPISI)

Toprak da sevinçle güzel göğüslü potalar içinde

Su hatununun parıltısından sekiz bölümden ikisini pey aldı

Dört de Ateş-tanrıdan. Parlak kemikler oldu bunlar

Uygarlık kolasıyla uydurulunca birbirine tanrılık işler

 

Toprak da eş ölçüde buluştu en çok şunlarla:

Ateş-tanrıyla, yağmurla ve pırıl pırıl aither’le

Sevgi hatununun hedefe vardıran limanlarında demirleyerek

Ya biraz daha çok, yahut da daha da büyük çoğunlukta;

Kan ile et cinsleri doğdu bunlardan

 

(GÖZÜN YAPISI)

Nasıl bir ışık hazırlarsa dışarı çıkmayı düşünen

Kış gecesinde, bir parıltı, yanan ateşten gelen

Bütün rüzgarlardan koruyacak bir fener yakarak;

Bütün fener esen yellerin soluğunu dağıtır

Işık ise dışarı fırlar, çok daha ince olduğundan

Yol boyunu aydınlatır yorulmaz ışınlarıyla-

Öylece gizlendi vaktiyle deriler ve ince örtüler içine

Kapatılan eski-sonsuz ışık yuvarlak gözbebeğinde

Bu zarlar tanrı işi oyuklarla delinmişlerdi baştan başa

Tutuyorlardı bunlar çepeçevre akan suyun derinliğini

Bırakıyorlardı dışa ateşi, çok daha ince olduğundan

 

(DERİYLE SOLUKLANIŞ)

Böylece soluk alır verir bütün nesneler: hepsinde kanı az

Et borucuklar yayılmışlardır vücudun üst yüzüne;

Bunların ağızlarında derinin en üstü her yerde

Delinmiştir sık çizgilerle; öyle ki kan içerde kalır

Fakat kanallar içinde havaya yol açıktır

Çekilince seyrek olan kan oradan delice kabararak

Saldırır gürültüyle hava, kan geri sıçrayınca da

Çıkar dışarı yeniden hava, tıpkı bir kızın

Parlak bakırdan sifon ile oynayışı gibi:

Aletin boynundaki ağzı biçimli eliyle dayalı tutup da

Daldırınca yumuşak yapısına suyun

Islaklık giremez içine kabın, ağırlığı havanın

Yüklenip içerden sık deliklere engel olur bu işe

Kız kaldırıp elini bıraktı mı sıkışan hava akımını

Çekilen hava kadar su atar içeri adımını

Tıpkı bunun gibi su kaplarsa bakırın derinliğini

Ağızla boyun kapalıyken insan derisiyle

Girmek ister hava dışardan içeriye-hükmedip üst kısma

Durdurur suyu guruldayan süzgecin kapılarında

Kız elini çekince bu yol yeniden, öncekinin tam tersine

Saldırıp giren hava kadar su alttan dışarı kaçar

Tıpkı bunun gibi seyrek kan organları dolaşırken

Akıp çekince içeriye, dönerek geriye

Delice kabarır gelir hava akımı hemen ardından

Aynı miktar hava dışarı çıkar geri sıçrayınca da kan

 

(BÜYÜME)

Çoğalır toprak kendi şeklini, aither de aither’i

Su suyu çoğaltır ateş de ateşi

 

(DUYUSAL ALGILAR)

Toprağımızla toprağı görüyoruz zira, suyumuzla suyu

Hava ile de tanrıca havayı, ateşle yok edici ateşi

Sevgiyi de sevgiyle, somurtkan nefretle de nefreti

Tanrı hepsinden akıntılar olduğunu bütün yetişenlerin

Tatlı tatlıyı kavrar, acı acıya saldırır

Ekşi ekşiye biner, ateşli ateşliyi sürer

 

(DÜŞÜNME VE DUYMA)

Bunlardan kurulmuştur zira her şey uygunca

Ve bunlarla düşünürler, kederlenir ve sevinirler

Böylece rastlantının dileğiyle bilinçli oldu bütün varlıklar

Beslenmiştir yürek karşı sıçrayan kanın dalgalarında

Burasıdır insanların akıl dediklerinin en çok bulunduğu

Yüreği dolaşan kandır zira düşünce insanlarda

Bulunan şeye göre artar aklı insanların

 

(BİTİM)

Gömerek öğretileri sağlam yüreğinin derinliğine

Güler yüzle saf düşüncelerle gözetirsen

Bütün bunlar ömrün boyunca ayrılmazlar senden

Çok şey de kazanırsın bunlardan başka, büyürler zira

Kendiliğinden kök salıp her huya, her yaratılışa göre

Fakat sen arzulayacaksan bir sürü değersiz nesneleri

İnsanlarda bulunan, körleten düşünceleri

İnsan, zamanın dönüşüyle hemen bırakırlar seni

Özlerler kendi öz soylarına dönmeyi.

Zira her şeyin, bunu bil, var bilinçte düşünüşte payı

Öğretiye karşı bağlılık gösterirsen ilerde daha yüksek şeyler öğreneceksin

Ne kadar deva varsa dertlere ve kocamaya karşı

Öğreneceksin, yalnız senin için yapacağım zira bunları

Dindireceksin de yorulmaz yellerin gücünü

Saldırınca toprağa alt üst eden soluğuyla tarlaları;

Yine, istersen, yeller getireceksin karşılamak için zararı

Kara sağanağı uygun kuraklık yapacaksın insanlara

Çevireceksin yaz kuraklığını da

Ağaçlar-besleyen akımlara, aitherden gelen;

Getireceksin Hades’den gücünü ölmüş insanın

  • 7
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
Paylaş