EMPEDOKLES
“Arınmalar”
Ey sarı Akragas kıyısında kaleye doğru yükselen
Büyük kentte yaşayan dostlar, iyi işler düşünerek
Yabancıların saygıdeğer sığınağı kötülük bilmez yerlerde
Selam sizlere! Aranızda ölümsüz bir tanrı değil, insan olarak
Dolaşıyorum herkesten saygı görüp, böyle görünüyorum onlara
Şeritlerle süslenmiş olarak ve taze çelenklerle.
Ayak basınca parlak şehirlere saygılıyorlar beni
Kadınlı erkekli. Arkamdan koşuyorlar binlerle
Sormak için selamete çıkan yolu, dilemekte
Bir takım kahinlik soruyorlar ötekiler de
Deva sözü işitmek için çeşitli dertlerine
Uzun zaman katlanmışlar acıların keskin hançerine
Fakat neye uğraşıyorum bunlarla büyük bir iş yapıyor gibi
Üstünsem ölümlü insanlara, felaketten felakete koşan
Ey dostlarım, biliyorum hakikat bulunduğunu
Söylediğim sözlerde; ancak güç kılınmıştır
İnsanlara, zorlukla sokulur inanış ruhlara.
Var Kaderin bir sözü, tanrıların pek eski bir yargısı.
Ebedi, mühürlenmiş geniş yeminlerle.
Ellerini öldürme kanıyla buladı mı şaşırıp da biri
Kavgaya uyup olursa yemin eden yalan yere
Uzun bir hayat kısmeti çekmiş olan daimonlardan
Üç kere on bin yıl bu, bahtlılardan uzak dolaşacak
Bu zamanda ölümlülerin çeşitli kılıklarına girerek
Hayatın meşakkatli yollarını değiştirerek.
Havanın gücü kovalar onları zira denize.
Deniz ise tükürür yerine dibine, toprak da ışıklarına
Parlayan güneşin, o da fırlatır havanın kasırgalarına;
Bu ondan o bundan alır, nefret ederler fakat hepsi de.
Onlardanım şimdi bende, tanrının kovduğu bir serseri.
Azgın kine güvenileden beri
Ulaştık bu üstü örtülü ine…
Ağlayıp sızladım görerek yabancı yeri
Nasıl bir şereften, ne kadar büyük bir bahtlılıktan
Ayrılarak düştük şimdi bulunduğumuz yeryüzüne!
Vaktiyle ben oğlan, kız, çalı oldum
Kuş oldum, denizden sıçrayan dilsiz balık oldum
Uzun zaman kalmam gerek bu sevimsiz yerde,
Cinayetin, Kinin ve başka cin sürülerinin
Korutucu hastalıkların, kokmaların ve akıcı ağrıların
Felaket çayırının karanlığında dolaştıkları bu ülkede.
Orada idiler Yer-ana ile uzak-bakışlı Güneş hatun
Kanlı Kavga ile ciddi bakışlı Anlaşma,
Güzellik Çirkinlik, Çabuklukla Yavaşlık,
Sevimli Doğruluk, karagözlü Vuzuhsuzluk
Yetişme ve Göçme hatunlar, Uyku ile Uyanıklık
Durmazlık ile Dururluk, çelenkli Ululuk
Çirkef hatun, Susma ile Konuşma…
Vah sana, ey zavallı insan soyu, ey bahtsız
Böyle kavgalardan işte, böyle inmelerden yaratıldınız!
(İNSAN HAYATI)
Ağrılar ve acılar karıştırarak, aldatmalar ve sızlanmalar
Ruhları etten yapılma yabancı bir gömlekle kuşatan
Canlılardan ölüler yaptı çünkü, şekilleri değiştirerek
Ölülerden de canlılar
Hayvanlar arasında dağda barınan yerde yatan arslan
Olurlar, güzel saçlı ağaçlar arasında da defne
Sonunda bilici, ozan ve hekim, başta gelen kişi
Olurlar yer yüzlü insanlar arasında
Oradan yükselirler şerefçe en üstün tanrılığa
Öteki ölümsüzlerin ocak ve sofra eşi olarak
İnsanlık acılarından pay almaz, hiç yıpranmazlar
(ALTIN ÇAĞ)
Onlar için ne Ares diye bir tanrı vardı
Ne de Kydoimos, ne hakan Zeus ne Kronos, ne Poseidon
Yalnız Kypris (Sevgi Tanrıçası) hatun…
Dinlice adaklarla sığınıyorlardı ona
Hayvan resimleriyle, güzel kokan yağlarla
Saf mirsafi ve kokulu günlük sunup
Sarı baldan yere serperek yaptıkları saçlarla
Boğaların saf kanıyla ıslanmıyordu sunak
Günahların en büyüğü idi bu insanlar arasında
Can alarak asil uzuvları yutmak
Hep yapraklı- hep meyveli ağaçlar yemyeşildiler
Meyvelerle bol bol bütün yıl hep yüklüydüler
Bütün yaratıklar ehli ve insanlara sokulgandılar
Vahşi hayvanlarda, kuşlarda, sıcaktı dostluk ateşi
(ALTIN ÇAĞDAN SONRA Kİ İNSANLIK)
Vardı onlar arasında üstün bilgili bir kişi (Pythagoras)
En büyük fikir hazinesine sahip olan
Her türlü bilgece işlerden en çok anlayan
Uzanınca yukarı zekasının bütün gücüyle
Kolayca görüyordu bütün var-olanların her birini
İnsanların onuncu ve yirminci göbeğine kadar
Ölümlülerden birinin hatırı için, ey ölümsüz Muse
Çabalamalarımızı aklından geçiriyorsan
Yardım et şimdi yine, ey Kalliope, yalvarana
Bahtlı tanrılar üzerine doğruyu açıklayana
Ne mutlu tanrıca düşüncelerden bir servet edinene
Zavallıdır karanlık kuruntuları olan tanrılar üzerine
Olamaz, yaklaştırmak, gözle erişilir kılmak
Yahut ellerimizle tutmak -budur geçidi
İnanışı insan yüreğine sokan en büyük anayolun
Donatılmış değildir tanrının uzuvları insan başıyla
Uzanmaz sırtından ayrılıp iki dal
Ne ayaklar, ne hızlı dizler, ne kıllı yerler
Sadece kutlu ve anlatılmaz zeka vardır
Hızlı düşünceleriyle bütün kozmosu dolaşır
(HAVYANLARIN ÖLDÜRÜLMESİ VE YENMESİ)
Herkese buyurulan şey, hükmü her yanı kaplayan aitherde
Son vermeyecek misiniz bu iğrenç öldürüşe?
Görmüyor musunuz birbirinizi yuttuğunuzu düşüncesizlikle?
Kılık değiştirmiş oğlunu yakalayarak babası
Kesiyor dualarla, koca budala. Şaşkınlık içindeler
Kurban edecek kişiler yalvaranı. Buysa işitmiyor sızlanmaları
Kesip hazırlıyor iğrenç bir yemek evinde
Böylece yakalayarak oğul babayı, çocuklar anayı
Canlarını alıp yutuyorlar akrabalarının etlerini
Vah bana, öldürmedi beni acımaz gün
Dolaştırmadan önce lafını ağzımda bu uğursuz yemeğin
Kötülüklerle yolunuzu şaşırdığınızdan, hiçbir zaman
Yüreğinizi kurtaramayacaksınız uğursuz acılardan
Perhizli kalmak günaha öğüdüm bu siz zavallılara