Sokrates’ten Makedon Kralı Arkhelaos’a
“Benim amacımı pek anlamış görünmüyorsun eğer anlamış olsaydın ikinci mektubu yazdığında daha fazla para göndereceğini söylemezdin. Benim de sofistler gibi bilgi tüccarı olduğumu düşünmeseydin bana bu yüksek ücretleri vaat edip Atina’yı bırakıp yanına gelmemi ve servetinin ikimize de yeteceğini söylemezdin. Üstelik benim gibi felsefeden para kazanmayı fahişelik olarak gören birinden bunu bekliyorsun.
Şunu bil ki Sokrates kendini felsefeye adadı ve O bu iş için asla para almadığı gibi bunu daima reddedecek ve yanındakiler ister zenginler isterse fakirler olsun felsefeyi halka açık ve menfaat gütmeden anlatmaya devam edecek. Ben ömrümü adadığım felsefeyi ne başkaları gibi menfaat gütmek için ne de Pythagoras’ın yaptığı gibi kapalı kapılar ardında yaparım.
İhtiyacım olan her şeye sahibim, ihtiyacım olmayan şeyleri ise bana verseler bile bu emaneti onlara geri iade edeceğimi bilmeni isterim. Bil ki dostlarım beni yüzüstü bırakmaz, biz halimizi birbirimizle paylaşırız. Beni sevmeyenler ise, bana ait olanları dahi benden almak isterler, neyse ki para işleriyle uğraşacak vaktim yok.
Günümüzde çoklarının geçim bahanesiyle bunu yaptığını ve bu kimselerin aslında pazarladıkları şeyin bilgi değil kendileri olduğunun farkındayım. Çünkü onlarda bilgi yok. Onlar servet yaparak toplumdan saygı bekliyorlar ama cahil oldukları için karşımda yalnızca alay konusu oluyorlar. İnsan paraya köle olmaktan nasıl utanmaz anlamıyorum. Benim böyle bir şeyi kabul edebileceğimi düşünmen bile nasıl bir yanılgının içinde sıkıştığını gösterir.
Üstelik beni burada tutan şey yalnızca felsefe de değil. Vatanıma karşı borçlu ve sorumlu hissediyorum. Ben ne bir komutanım ne de bir yargıç, vatanıma hizmet etmek için bunlar da gerekmez. Her şeyden önce şunu biliyorum ki her insan yararlı olabileceği iş ne ise onu yapmalıdır. Büyük ya da küçük şeyler başarmak kişinin elinde değildir ancak büyük ya da küçük fark etmeksizin faydalı olmak herkesin elindedir. Bir devletin karada ya da denizde vatanına hizmet eden devlet adamlarına ya da komutanlarına değil aynı zamanda felsefi düzeyde vatanına hizmet edecek kişilere de ihtiyacı var. Onlar Devlet içerisinde yüce görevlerde bulunduklarından bazıları uyuya kalabilirler böyle durumlarda bir at sineği onları uyandırarak vatanına hizmet eder. Beni bununla görevlendiren beni ben yapan özümdür. İşte bunun için pek çokları nefret eder benden, ama beni ben yapan izin vermiyor başka bir yola sapmama. O kuşkusuz beni benden de iyi bilir. Senin yanına gelmemi ve teklifini kabul etmemi bana yasaklayanda O. Şu anda sana bu mektubu yazarken bile onu dinlemiyor gibi bir his duyuyorum ve bu his beni endişelendiriyor. Pindaros’un o güzel sözü geliyor aklıma “Tanrı işaret edilir her işin başında, erdeme giden yolun sonrası ise dümdüzdür. Ulaşmaya değer” Hyporkhema1’da böyle söyler. Başka pek çok şairin de sözlerini anımsıyorum. Daimon hakkında söylediklerime inanmıyorsan buna şaşırmam çünkü bazıları sırf bu yüzden bana kin besledi.
Çoğu Delion Savaşı2nda da inanmamıştı bana. Ben o savaşa katıldım ve düşmanı kovana dek arkadaşlarımla birlikte savaştım. Ancak geri çekildiğimiz sırada dar bir geçitten geçmek zorunda kalmıştık ki o anda daimon’um devreye girip beni uyardı. Bende arkadaşlarımı durdurup bu geçitten geçmenin iyi sonuçlanmayacağını söyledim onlara. Askerlerin pek çoğu bana kızdı ve geçitten geçilmesi gerektiğini söylediler bir kısmı ise bana kulak verdi ve benim gösterdiğim yolda arkamdan geldiler. Biz sağlıkla evimizde döndük ancak diğer arkadaşlarımız geçitten sonra düşman askerleriyle karşılaşmışlar. Aralarından sağ çıkan birinin söylemesine göre ilk başta onlarla savaşmışlar ancak kaybedince geri çekilip aman dilemişler. Düşman askerler ise onları ele geçirip öldürmüş. Bunları anlatan kişi yaralı olarak yalnızca kalkanını kurtararak oradan kaçabilmiş. Ben bugüne dek ileride olacak birçok şeyi önceden arkadaşlarıma bildirdim. Daimon’um yol gösteriyordu bana. Şimdi beni yanına çağırıyorsun hem de sana egemen olayım diye. Ben nasıl yönetileceğini hiçbir zaman bilmedim yönetmeyi bilmezken bir krallığı yönetmeyi de kabul edemem. Eğer herkes neyi yapıp yapamayacağını bilseydi çok daha az kötülük olurdu yaşamın içinde. Cahiller bilmedikleri işlere kalkışıp hadsizlik ediyorlar hem kendi başlarını hem de etrafındakileri belaya sokuyorlar. Talih bu tür cahil kimselerin sayesinde etkisini hiç olmadığı biçimde arttırarak etkin oluyor.
Şunu biliyorum ki sen insan olarak bunu hakettiğin için değil bir kral olduğun için onurlandırılıyorsun ben böyle bir şeyi talep etmem. Henüz ata binmemiş birinin süvari olmayı istemesi hadsizlik değil de nedir? İşte senin krallığın ve benim sıradan yaşamım arasındaki farkta böyledir. Bu işi kabul edersem felaketten başka bir şey başımıza gelmez. Bellerophontes3 mitini anlatan kimseler de benzer tavsiyelerde bulunuyor. Yüksek konumlara gelmek istediği için değil, gücünü aşan işlere kalkıştığı için başına bunca şey gelmişti. Bu hatası yüzünden yaşamını utanç içinde geçirdi hatta halkın hakaretleri yüzünden evinden vatanından ayrılmak zorunda kaldı. Ve daha da kötüsü özgürlüğünü yitirerek konuşma gücünü de yitirdi. Bırakalım da şairler yorumlasın bu durumu. Şimdi bir kez daha söylüyorum sana. Hayatımdan memnunum ve ülkemde mutluyum. Zaten bugüne kadar sözünü dinlediğim Daimon’da onaylamıyor bunu.”
Sokrates
Dipnotlar:
1. Hyporkhema: Dans eşliğinde söylenen lirik şiir türüdür. Kurban törenlerinde koro bu şiirleri dans ederek söyler ve Tanrılara methiyeler sunardı. Pindaros, Bakkhylides, Simonides ve Ksenodamos bu şiir türünde öne çıkan isimlerdir.
2.Delion Savaşı: Milattan Önce 424 yılında Boiotio’da meydana gelen ve Boiotio’ların zafer kazandığı bu savaşta Sokrates’te vardı. Sokrates’in cesaretinin dikkat çektiği savaşlardan biri olan Delion Savaşının ardından Sokrates methiyelerle övülmüştür.
3. Bellerophontes: Efsaneye göre Likya Kralı İobates tarafından, Bellerophontes‘e üç görev verilmiştir. Bu görevlerin ilki Khimera’yı öldürmek, diğer ikisi ise Solymleri ve Amazonları yenmektir. Bellerophontes, Tanrı Athena’nın desteğiyle kanatlı atı Pegasus’a binerek Khimera’ya gider ve onu öldürür. Ardından Solymler ve Amazonlara karşı da zafer kazanarak görevini tamamlar. Ancak Bellerophontes görevlerini tamamladığı halde durmaz Pegasus’a binerek Olympos dağına çıkar. Tanrı Zeus ise bu hadsizliğe çok öfkelenir ve Bellerophontes‘e bir at sineği gönderir. At sineği Pegasus’u ısırır ve at can havliyle Bellerophontes‘i üstünden atar. Pegasus’tan düşen Bellerophontes sakat kalır. Zafer sarhoşu olup hadsizliği nedeniyle cezalandırıldığı için halk tarafından aşağılanır ve en sonunda vatanını dahi terk etmek zorunda kalır.