Herakleitos, felsefe tarihinde en çok konuşulan filozoflardan biridir, onun görüşleri içlerinde Hegel, Marx, Nietzsche, Heidegger ve Bergson gibi büyük isimlerin de bulunduğu çok sayıda düşünürü etkilemiştir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki yine Hegel, Marx ve diğerleri gibi birçok filozofta belki de kullandığı kapalı üsluptan dolayı Herakleitos’un düşüncelerini tam olarak doğru anlayamamış ve doğru yorumlamamışlardır. Bu durum kendi çağdaşları döneminde de çok farklı değildi Herakleitos’un yaşadığı dönemde lakabı “karanlık”tı. Kendisinden sonra günümüze dek bu isim böyle kalmış aydınlanmak bir yana dursun giderek daha da kararmıştır. Şöyle der Nietzsche “Dünya her zaman doğruya muhtaçtır. O halde her zaman Herakleitos’a muhtaçtır.” Biz, Herakleitos’u doğru anlamak için başlıca amaçlarından biri değişim olgusunun özünü anlamak olan Antik Yunan felsefesine odaklanacağız. Herakleitos’u anlamak için iyi anlamamız gereken bir diğer olgu da onun ‘logos’ öğretisidir. Herakleitos’un logos öğretisi doğadaki değişim olgusunu açıklamakla ilgilidir ve doğa felsefesi içerisinde özel bir yer tutar. Herakleitos, felsefe tarihi içerisinde düşünceleri ile eylemlerini özdeş hale getirmeye çalışmış filozoflardan biri olduğu için önce onun hayatını hayatını ve karakterini iyice öğrenmek gerekir. Bu nedenle irdelememize bu konuyla başlayacağız.
HERAKLEİTOS’UN HAYATI
Aristokrat bir ailenin ilk çocuğu olarak M.Ö 540 yılında bugünkü Selçuk sınırları içerisindeki Efes’te dünyaya gelen Herakleitos, melankolik ve bir o kadar da sinirli bir yapıya sahipti. Eski Yunan dünyasından gelen bir gelenek olarak ailenin mirası ilk çocuğuna kalırdı. Herakleitos ise ailesinden kalan mirası reddederek miras hakkını kardeşlerine devretmişti. Günümüzde bile yabancı olduğumuz bu durum birçoğunuza garip hatta yanlış gelebilir ancak Herakleitos’a göre hayat kimini kral yapar, kimini ise köle. Herkes başına gelene razı olmalıdır. Herakleitos’un yaşadığı dönemde aristokrat kişiler sırf belli soylardan geldikleri için ayrıcalıklı ve yöneten sınıftılar. Ancak Hesiodos’un yaşadığı dönemde başlayıp süren bu kavga Herakleitos’un döneminde de sürüyor ve bu aristokrat sınıflarla halk kesimleri arasında siyasi mücadele devam ediyordu. Aristokrat sınıf, soylu oldukları için yönetme hakkının kendi ellerinde olduklarını iddia ediyor, halk ise demokrasiyi savunuyor ve yönetme hakkının toplumun geniş kesimlerine yayılmasını istiyordu. Kölelerinse demokratik düzende bile oy verme hakları yoktu. Geniş topraklara sahip olan aristokratlar, sahip oldukları toprakları satmaya yanaşmıyor, Hesiodos dönemiyle başlayan paraya geçiş, ticaret ve gemicilikle zanaat ve servet edinen halk kesimleri bu toprakları almak istiyordu. Bunun nedeni basittir; toprak sahibi olmak ne kadar çok toprağa sahipseniz doğal olarak size bir takım siyasi haklar getiriyordu. Herakleitos ise aristokratlardan da halk kesiminden de yani bu iki sınıftan da hoşlanmıyordu. Demokratları çok gürültücü, aristokratları ise seviyesiz olduğu için eleştiriyordu. Bununla birlikte toplum yönetimi konusunda Herakleitos’un demokrasiyi işlevli bulmadığını hatta bir demokrasi düşmanı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü kitlelerin hakikati anlayamayacaklarını ve devletin başında hakikate ulaşmış ve her yere sözü geçen mükemmel bir insan bulunmasını istediğini söyleyebiliriz. Şöyle der Herakleitos “Benim için tek bir kişi, on bin kişiye bedeldir. Eğer kusursuz ise…”
Diğer yandan Herakleitos, doğrudan öğretici bir tarzda yazmayı reddettiği için onun metinleri pasif bir öğrenme süreciyle değil ancak aktif bir katılımla anlaşılabilir. Bu nedenle Herakleitos’un yazılarından oluşarak günümüze kadar gelen fragmanlar eserini okuyan biri, onun fragmanlarını okurken adeta gizemli bir olayı çözen, aklını sürekli çalıştırmak zorunda kalan biri gibi davranmak zorundadır. Hatta Sokrates’in bile fragmanları okuyup “Anladıklarım dâhiyane; sanırım anlamadıklarım da öyle. Fakat kuşkusuz Deloçlu bir dalgıç olmaksızın bunlar anlaşılamazlar” dediği söylenir. Herakleitos’un bu gizemli yazım tarzından dolayı onu peygamber olarak görenler bile olmuştu. Elbette Antik Yunan dünyasında peygamber gibi bir sözcük yoktur, ancak buradaki peygamber ifadesini Farsçadan dilimize geçmiş olan bilindik anlamıyla değil de onun yerini tutacak büyüklükteki din adamlarının maniaya sahip insanlar oldukları düşünülüyordu. Antik Yunan dünyasında mania, tanrısal bir vecde halinde kendinden geçmek anlamında kullanılan bir sözcük olmakla birlikte aynı zamanda bir tür büyülenme olarak görülürdü. Tamamıyla Eski Yunan kültürüne dayanan bu olgu çok önemsenmekteydi, o kadar ki Eski Yunan’da maniası olmayan bir insanın yüksek hakikatlere ulaşabilmesi imkansız olarak görülmekteydi. Mania kelime anlamı olarak da ‘delilik’tir. Dilimizdeki ‘manyak’ sözcüğünün kökeni de bu kelimedir. Mania hali, Herakleitos’un fragmanlarına damga vurmuştur.
Günümüzde bazı felsefe tarihçileri Herakleitos’un sara hastası olduğunu ve sara hastalığı olan insanlarda bu türden kendinden geçme hallerinin görülmesi gerçeğinden yola çıkarak Herakleitos’un mania halini biyolojik bir hastalıkla açıklamaya çalışmaktadırlar.
Herakleitos, insanların kurtuluşunun, içinde bulundukları koşullara tevekkül etmekte yattığını düşünüyordu. İnsan, bedensel hazlardan uzak durmalıdır. Herakleitos bu düşüncesiyle nedeniyle döneminde birçok kişi tarafından budala hatta deli olarak görülüyordu. O kadar ki o dönemde yaşayan bir deliye Herakleitos ismi takılmıştı. Daima ilkeleri ve sözleriyle uyumlu bir hayat yaşayan filozof ise, agoradaki zenginleri, bedensel hazlara olan aşırı düşkünlükleri nedeniyle sürekli aşağılıyordu. Şöyle söyler Herakleitos “Bu kulaklara göre ağız değilim ben” ve “Hep zengin kalasınız, ey Ephesoslular! Belli olsun diye kötülüğünüz.”
Herakleitos, karşıtlıkların her şeyin temel nedeni olduğunu söyleyerek diyalektiğin babası olmuştur. Aynı zamanda onun ateş olan arkhe ’sinin, big bang teorisine vurgu yaptığı da söylenebilir. Kozmik bir dengeye ulaşılamayacağını, her şeyin bir mücadele halinde olduğu yönündeki söylemleri de yine günümüzdeki termodinamik yasalarını öngördüğü söylenebilir.
PERS KRALININ HERAKLEİTOS’A MEKTUBU
Pers kralı Darius, Herakleitos’a bir mektup yazarak onun yanına gelmesini ve öğretilerinden faydalanmak istediğini belirtmiştir. Bu mektubu okuyalım;
Kral Darius
Efesli bilge Herakleitos’u selamlar.
“Anlaşılması ve açıklanması zor bir kitap yazmışsınız. İçeriği ele alınırsa, dünya, evren ve evreni oluşturan olgular üzerine incelemenizi kapsıyor. Bana öyle geldi ki sanki bu olgular, kitabınızda tanrısal bir devinimle açıklanıyor. Ancak kitabın pek çok bölümü yarım bırakılmış, öyle ki Yunancayı çok iyi bilen kişiler bile yazdıklarınızı algılama ve doğru yorumlama konusunda kuşku içerisindeler. Bu nedenle Kral Darius, sizi dinlemek ve öğretilerinizden pay almak istiyor. Tez elden gelip sarayımda beni görün. Çünkü Yunanlılar, filozoflara yeterince saygı göstermiyorlar. Onların dikkatle ve akılla incelenmesi gereken öğretilerinin farkına varamıyorlar. Ama benim sarayımda, ilk sırada olacaksınız; karşınızda her gün gayretli bir dikkat ve dikkatli bir konuşma arkadaşı bulacaksınız. Ayrıca öğretilerinize yaraşır bir yaşama kavuşacağınız da temin ederim.”
Herakleitos, Pers kralının mektubuna şu mektupla cevap verir;
“Yeryüzünde yaşayan insanların hepsi, gerçekten ve adaletten alabildiğine uzaklaşıyorlar: o denli aptal ve kötü ruhlular ki, yalnızca aç gözlülük ve kendini beğenmişlik çekiyor onları. Ama ben ki kötülük nedir bilmem, kıskançlığa neden olan şatafattan daima kaçınırım ve kibirden uzak durmak isterim. Gelemem Pers ülkesine; burada hoşuma giden bir iki küçük şeyle yetinmeyi yeğlerim.”
Herakleitos’un altmış yıllık hayatında hocası ve öğrencisi olmadığı gibi bu büyük filozof ömrünü yalnız geçirmiş ve ve vücudunun su toplaması sebebiyle 60 yaşlarında ölmüştür. Bu konuda şöyle der Herakleitos “Dinlediklerimden biri yok ki anlamış olsun. Bilgelik ayrı düşmektir her şeyden”
Herakleitos öldüğünde dostu Kallimakos’un onun için yazdığı şiir;
“Öldüğünü söylediler, Herakleitos,
tutamadım kendimi ağladım .
O güzel günler geldi aklıma, konuşa konuşa akşamı ettiğimiz, Halikarnasos’ta.
sen de mi bir avuç toprak oldun sonunda!
Ama sözlerin yaşıyor, yaşayacak;
her şeyi, her şeyi dize getiren Hades, bak, onların kılına bile dokunamaz.”
Herakleitos ile ilgili kapsamlı bilgi edinmek için aşağıdaki yazıları da okumanızı tavsiye ederiz.