1960’LI YILLAR
Her evde gramofon, radyo yok. Özellikle de Anadolu’da, küçük kasabalarda. Bu sebeple kahvehanelerde, çay bahçelerinde dinleniyor gramofonlar, radyolar. Radyo önemli bir kitle iletişim aracı. Radyoda emisyona çıkan sanatçılar çok kıymetli. Ama daha önemli bir şey var ki… İki şarkılık ‘taş plaklar’…Halk ya radyolardan dinleyebiliyor sanatçıları ya da sanatçıların binbir zorlukla doldurdukları taş plaklardan. O taş plaklar ki özen istiyor, kıymetinin bilinmesini istiyor çünkü çok hassaslar. Kayıtları çok zor Avrupa’dan teknisyenler geliyor sanatçılar aylık kiraladıkları stüdyolarda ilkel koşullarda kayıtlar yapıyor… Günümüzün deyimiyle ‘hit‘ olmuş şarkıların taş plakları 3’er 4’er tane alınıyor. Çünkü taş plaklar çok fazla dinlendiklerinde çok çabuk kırılıyorlar…
70 VE 80’LER…
Taş plakların yerini 45’likler almaya başlıyor. 45’likler biraz daha dayanıklı plastik bir malzeme daha esnek daha sağlam taş plaklara göre. Tabi çağ biraz daha ilerlemiş artık kayıtlar taş plaklar kadar zor değil. Ama bu zor olmayan durum plak yapabilen kişilerin sayısını arttırıyor. Sanatçının adı var. Gidip ismiyle satın alıyorsun plağı. Sonra iki şarkı yetmemeye başlıyor EP’ler devreye giriyor. 45’liklerle aynı malzeme ve boyuta sahip olan EP’ler 3-3 yani altı şarkı alıyor. Ardından 45’liklerin iki katı büyüklüğünde LP’ler… LP’ler 12 şarkılık. Şarkı sayısı artıyor iyi güzel ama hassasiyet sorunu hala devam ediyor. Tüm bu plaklar çizildiğinde atlama yapıyor, cızırtı yapıyor. Hatta halk arasında “Bozuk plak gibi takılmak” diye bir deyim bile gelişiyor. Bu nedenle özenli bir saklama istiyor plaklar. Bir LP 12 şarkı, heyecanla alınan LP’ler pikapta bir çırpıda dinleniyor. Her şarkının her notası her kelimesi hissedilerek, duyularak… Pikabın iğnesini denk getirip şarkı atlatmak o kadar kolay değil… Ya çizilirse? Kapakları bile kıymetli çünkü şarkı sözleri oradan takip ediliyor. LP’lerin iç kapaklarında kocaman sanatçı fotoğrafları…
80 ORTALARI… 90’LAR…
LP’ler 45’likler EP’ler fazla büyük ve zahmetli gelmiş olacak ki… Her yerde dinlenilebilir bir form alıyorlar. İsimleri kaset oluyor. Kaset bir bant sistemi. 45, 60 ve 90 dakikalıkları var tıpkı plaklar gibi. Artık kayıtlar daha kolay hatta teypler kendileri bile kayıt yapabiliyorlar. Hala sanatçının adı var, isimle alınıyor yine kasetler. Promosyonlar, tanıtımlar hatta klipler… Yine ortalama 10-12 şarkılık bu kasetler fakat bu defa ileri geri sarma şansımız var. Beğenmediğimiz şarkıyı hop ileri sarabiliyoruz. Kasetler daha az yer kaplıyor daha kolay taşınabiliyor fakat hala bir sorunları var bu defa da içlerindeki bantlar kopabiliyor. Kopan bant özenle bir oje marifetiyle yapıştırılıyor ve kullanıma devam. Kasetler de özen istiyor her teypte dinlemek akıl karı değil, ya teyp sararsa? Böyle bir sorun da var artık. Kasetlerin kartonetleri var. Orada da boyutları küçülmüş poz poz sanatçı fotoğrafları, şarkı sözleri… Saklanmalı, korunmalı, özen gösterilmeli…
2000’LER
2000 ORTALARI
2010’LAR
Artık MP3 imparatorluğu var! CD bile nostalji olmuş. Bizim zavallı plaklar sahaflarda, sararmış hepsi, kapakları yok, olanlar ise yırtık, taş plakların esamesi yok. Sadece meraklısında. Elden çıkartılıyor yayıntı diye. Çünkü bilgisayar programları var MP3’leri indirebildiğimiz. İnternet var her şeyimiz! Klasörlerimiz var bilgisayarlarımızda albüm albüm hem de! Şarkı sözlerini ezberliyoruz ama dinleye dinleye çünkü kartonetimiz yok. Okuma alışkanlığımız körelmiş. Anladığımız sözle eşlik ediyoruz şarkıları, anlamadığımız kısımları uyduruveriyoruz. Şarkılara isimleriyle değil hatırladığımız sözlerle isimler takıveriyoruz. Özen yine gösteriyoruz ama bilgisayarımıza. Maazallah ya virüs falan girer de çökerse bilgisayarımız. Baştan indirmek zorunda kalırız bütün o MP3’leri.
GÜNÜMÜZ ‘2020’
Işıl Yücesoy
Plak ve Ben